1/29/2013


Amerika'da, özellikle "suburban" denilen şehir merkezlerinin dışındaki yerlerde yaşayanlar ki çocuklu ailelerin tercihleri bu genelde, biraz kendi kendilerine kalıyorlar. Öyle sokaklarda yürüyenler filan pek olmuyor. Kayboldunuz mu yandınız, tarif, soracak kimse bulmak bile mesele. Siz istemezseniz günlerce kimseyle görüşmeden, konuşmadan yaşayabilirsiniz. Kapınızı çalan olmaz. 

Biz oldukça merkezi bir yerde yaşadığımız halde yine de şehir içi sayılmaz oturduğumuz mahalle.    Mahallenin yaş ortalaması da maalesef oldukça yüksek olduğu için (85 civarı, şaka yapmıyorum) çocukların oynayabilecekleri pek arkadaşları yok. Özellikle de dört yaşındaki küçük kızımın. Herkes kendi işinde, gücünde ve derdinde olduğu için arkadaşlarla da biraraya gelmek çok sık yapabildiğimiz birşey değil ki zaten çoğunun çocuklarının yaşları bizimkinden oldukça büyük. E buralarda aile, akraba vs. de olmadığı için Dalya'cım biraz sıkılıyor. Acısı da bizden çıkıyor tabi. Zavallı eşime barbilerle oynamaktan gına geldi:) Büyük kızım bu konuda daha şanslı. Hem çoğu arkadaşımızın çocukları onun yaşıtları, hem de 5. sınıfa gittiği için okuldan da arkadaşları var ara sıra oynamaya gittiği. 

Benim akıllı küçük kızım baktı olmuyor, kendi başının çaresine bakmaya karar vermiş. Birgün bana bir kağıt parçası getirdi ve anne buna telefon numaranı yazar mısın dedi. Ben de yuvadan öğretmeni istedi sandım. Yazdım. İki gün sonra telefonum çaldı. Bir bayan, kızımın yuvadan arkadaşının annesi, daha önce arayamadığı için özür diliyor. Bizimki arkadaşının babasının eline tutuşturmuş bu annemin numarası, oynamak için buluşmak istiyoruz Dora ile, annemi arayın diye, bey de eşine vermiş, kadıncağız da arıyor. Olayın direkt benimle ilgisi olmadığı anlaşılınca ikimiz de pek şaştık kızlarımızın proaktifliğine ve gurur duyduk. Başlarını becerdiler bir şekilde ve bize buluşma ayarlattılar. Biz anneler de iyi anlaştık. Şimdi hafta da bir buluşuyoruz. Ben kızıma arkadaş bulamadım ama o hem kendine hem bana buldu. Yakında babalar da buluşacak:)

1/28/2013

Hava muhalefeti

Bugün okullar iki saat geç açıldı.. Buz yağmuru nedeniyle. Geçen hafta da bir gün böyle olmuştu. Iyi bir sistem var burda, okulun bağlı olduğu semtin websayfasına üye olunca otomatik mesaj gönderiyorlar (bana e-mail yoluyla geliyor, bazıları telefon mesajını tercih ediyor) ve sabahın köründe durumdan haberdar oluyorsunuz. Mesaj almayı tercih etmeyenler ise lokal televizyon kanallarından okulların durumunu öğrenebiliyorlar, ya da kendileri web sitesine girerek bakabiliyorlar. Okullar gibi çoğu işyeri ve özellikle de devlet daireleri de geç açıldığı için veliler ona göre ayarlama yapabiliyorlar. Bu da buzlanma sebebiyle oluşacak trafiğin ve kazaların önemli ölçüde önüne geçilmesini sağlıyor. Bakalım yarın durum ne olacak.

1/27/2013

Geniş Bakış Açısı

Bu sabah büyük kızım bana aniden, "Annecim siz de her sabah bayrağa bakıp, elinizi kalbinizin üstüne koyup 'pledge of alliange' okur muydunuz?" diye sordu. Ben de yok, biz andımızı okurduk dedim.
- Bayrağa bakmamız ve elimizi kalbimize koymamız da gerekmiyordu.
Okusana dedi, okudum. Çok anlamadı muhtemelen, hıı dedi. Sonra da peki niye bayrağa bakmıyordunuz ve elinizi kalbinizin üstüne koymuyordunuz diye tekrar sordu. Ben de, çünkü biz bayrağa ya da ülkeye değil kendimize söz veriyoruz dedim.
- Amerikalılar yemin ettikleri ve içinde Allah da geçtiği için yeminlerinin sanırım ondan ellerini kalplerinin üstüne koyuyorlar. Ama Türkiye'de okuduğumuz andda Allah ya da dinle ilgili birşey yok.
Hımm, neden yok, diye sordu kızım.
- Çünkü Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Atatürk dinle devlet işlerinin birbirine karıştırılmamasını savunuyordu, laiklik deniyor buna.
- Yani Atatürk, bir ülkede değişik dinlerde, inançlarda insanlar olabilir, ya da Allah'a hiç inanmayabilirler ama yine de o ülkenin vatandaşı olabilirler ve bunun ülkeye bağlılıkları ile ilgisi yok mu diyordu?
Bence çok güzel özetledi kızım. Gurur duydum onunla, bazen yaşından çok daha olgun laflar ediyor. Evet dedim, öyle.
- Hımm, bence çok güzel düşünmüş, Atatürk akıllı biriydi herhalde.
- Evet kızım, bence dünyaya gelmiş en akıllı, ileri görüşlü liderlerden biriydi ve Türkler böyle bir lidere sahip olduğumuz için çok şanslıyız.
- Ben de böyle düşünüyorum ama. Bir sürü insan bunları düşünebilir.
- Evet ama herkes onun yaptıklarını yapamaz, liderlik başka birşey.
- Sence ben de lider olabilir miyim? Yalnız benim "fancy" (süslü ya da iyi demek istiyor herhalde) bir eğitimim yok tabi.
- İlla süslü bir eğitime sahip olman gerekmez iyi bir lider olmak için, ama iyi eğitim kesinlikle işe yarar.
- Neden?
- E çünkü eğitim insana bir sürü bilgi verir, hayata, herşeye daha geniş açıdan bakmaya yardımcı olur. 
-Helikoptere binince de öyle görebilirsin ama. 


Evet konuşma benim kahkalarımla sonlandı. Kızım yaşına döndü:))








Amerika'da yaşayan ve iki çocuk yetiştiren bir anneyim. Büyük kızım on, küçük kızım dört yaşında.
Kolay birşey değil, hergün ayrı bir macera. İşte bu sayfada da bu mecaralarımızı paylaşayım dedim, hem içimi dökmek için, hem de yaşadıklarımızdan, tecrübelerimizden belki okuyanlar da faydalanırlar diye. Tabi sayfama yorum yazma inceliğini gösterenlerden de öğrenme bir diğer amacım. En az haftada bir görüşmek üzere. Sevgiyle, sağlıkla kalın.